Bir yerel seçim nasıl kazanılır?
Cahit Armağan Dilek cahitdilek@yahoo.com 22 Eylül 2018
Önümüzde yerel seçimler var. Çok önemli. Niye? 16 yıllık AKP iktidarı gösterdi ki ülkeyi yönetmeninin ve iktidarda kalmanın yolu önce yerelde iktidar olmaktan geçiyor.
Dostlarla buna kafa yoruyoruz, tartışıyoruz. Bunlardan biri devleti milleti iyi tanıyan çok değerli üst düzey bir bürokrat. Ne olacak bu memleketin hali, ülke nasıl yönetilir hale gelecek diye sohbete başlayınca ben sordum o anlattı.
Uyarıyla başladı: Ezber bozmak lazım. Kavgayla, eleştiriyle, bangır bangır müzikle seçim kazanacağınızı sanıyorsanız hayal kırıklığına hazır olun. Döviz kurlarını da kim ağzına alırsa oy kaybeder. Türk milleti zor zamanlarda olumsuz konuşanın karşısında kenetlenir.
Peki nasıl, reçetesi var mı?
Reçeteden önce gerekli malzemeleri sayalım. Sağlam bütçe, bir adet kampanya sloganı (Bkz. OBAMA: "Yes We Can"), size özel bir Logo/Resim/İşaret (Subliminal mesajlar içeren), dev bir örgütlenme (Mahallelerden apartmana), elli yaş altı aday.
Reçetede hedef seçmeni mutlu etmek, özel hissettirmek, onunla bağ kurmak!
Seçmenin eline broşür tutuşturarak, filmin arasına reklam vererek, cep telefonundan sıkça mesajlar atarak, mahallede bangır bangır müzik çalarak, sokağı parti bayrağıyla donatarak değil. Bunları unutun, boş yere para da harcamayın. Seçmene rahatsızlık vermeyin.
Öncelikle, seçim bölgenizi mahallelere ayırın. Mahallelerde görevlileriniz, her sokakta temsilcileriniz olsun. Her apartman yöneticisine ulaşın. Apartmanda oturanlar hakkında tek tek bilgi edinin. Hastası olan varsa ziyaret edin, hastane işlerinde yardımcı olun. Öğrencisi olan varsa yurduyla ilgilenin, sonuç hakkında kendisine bilgi verin.
Ayırdığınız bütçenin tek kuruşunu bayrak, broşür, flama vs.. asla harcamayın. Fakir olanları tespit edip, temel ihtiyaçlarını giderin. Bunları yaparken partili davranmayın, güler yüzlü ve utangaç olun. Onu utandırmayın. Siyasi konulara girmeyin, oy istemeyin. Örneğin, bebeği olanları tespit edip çocuk bezi, öğrencisi olanlara kırtasiye malzemesi götürmek gibi. Üzerine parti amblemi falan yapıştırmayın, belirlediğiniz etkili sloganınız ("Yes we can" gibi) ya da logonuz yeterli.
Avanta dağıtıp oy isteyen durumuna düşmeyelim yani?
Asla. Aslında bunları seçim olsun olmasın her zaman yapmak lazım. Aday olarak kendinizi veya partinizi övmeyin. Partizanlık yapmadan seçim bölgeniz için projelerinizi anlatın. Basit konuşun, mütevazı olun, metroya, otobüse, dolmuşa binin, mahalleleri yürüyerek gezin. Onlardan biri olduğunuzu, o şehir ya da bölgede yaşadığınızı, sorunları bildiğinizi ve çözümleriniz olduğu mesajını verin.
Rakipleri ne yapacağız?
Rakipleri asla eleştirmeyin, rakiplerin adını kullanmayın, aday olduğunuz bölgenin adını kullanın. Boş cümle kurmayın, vaat sallamayın, eleştirmeyin. Pozitif olun. Bölgeniz için en az üç tane proje belirleyin. Projeler seçim bölgenizin derdine derman olacak türden olsun.
Rakiplere değil o ili-ilçeyi nasıl yöneteceğinize dair söylemler geliştirin. Makam arabası-odası kullanmayacağınızı vurgulayabilirsiniz. Şahsen ben aday olsam; "Her gün aranızda olacağım için ne bir arabaya ne de bir makama ihtiyacım yok. Misafirlerimi sizin kafenizde de ağırlayabilirim. İşe sizinle birlikte otobüsle gideceğim. Sokağınızdaki su borusu mu patladı? Tamir edilirken başında olacağım. Bir derdiniz mi var, sizi dinlemek için çayınızı içmeye geleceğim, sorunu birlikte çözeceğiz" derdim.
Adaylar nasıl belirlenmeli?
Sözüm parti liderlerine. Parti içi denge gözetmeyin! Popülarite ölçmeyin! Konuştuğunda huzur veren, merak ve saygınlık uyandıracak adaylar bulun! Milletvekilinden, parti meclisinden asla aday belirlemeyin! Mümkün mertebe o şehir veya ilçede doğmuş, orada en az on yıldır yaşamakta olan birini bulun. Aday belirlerken genç ve dinamik olanlara öncelik tanıyın! Partinizi sevmeseler bile adayınıza saygı duyulmasını sağlayın! İdeolojik kampanyayı siz yürütün, adaylarınıza asla ideolojik söylemde bulundurtmayın!
Peki ya seçim ittifakları?
Seçim ittifakını unutun! Göreceksiniz ittifak yapanlar kaybedecek. Yerel seçimlerde ittifak tabanda kendiliğinden oluşur. İttifak yapılabilecek tek şehir İstanbul'dur. Belki Ankara. İttifak derken de aday belirlemeyi kastediyorum.
Üç büyük il önemli. Var mı uyarın?
Çok önemli. Şimdilik üç büyük ildeki seçim propagandasına birer ipucu vereyim. Ankara: Hitit Güneşi (Logo)! İzmir: Çevre Düzenlemesi ve Temizliği! İstanbul: Trafik!
Evet, sohbet uzun sürdü. Son olarak şunu söyleyelim. Yerelde genelde yönetemeyen bir iktidar var. Ülkemizin bekası geleceği için yerelden genele yönetebilecekleri seçmek hayati. Sistem körlüğü olmayan, dışarıdan bir gözün önerileriyle özet reçete yukarıda!
Takip et: @Gazete_Yenicag
Türkiye’nin gerçek gündemi budur!..
Milliyet Gazetesi / 02.07.2018
Mehmet Tezkan »Aslında NE OLDU?mtezkan@milliyet.com.tr
İktidara yakın olanlar muhalefeti eleştiriyor.. İddiaları şu; muhalefetin gündeminde Türkiye’nin gerçekleri yok..
Neymiş Türkiye’nin gerçekleri..
15 Temmuz darbe girişimiymiş.. FETÖ’ymüş, PKK’ymış ve ‘Üst Akıl’mış..***
(Yeri gelmişken bir parantez açayım; ‘Üst Akıl’ kimdir, necidir, nerelidir anlamış değilim..
Herkesin dilinde Üst Akıl..
Açıklanamayan gelişmeler ‘Üst Akıl’ın oyununa bağlanıyor..
Ama kimse çıkıp ‘Üst Akıl’ın kimliğini açıklamıyor..)
Gelelim Türkiye’nin gündemine..
- Doların 4.5 TL’ye dayanması, Euro’nun 5.5 TL’ye göz kırpması..
- Türk Lirası’nın yılbaşından bu yana yüzde 17 değer kaybetmesi..
- Yüzde 17 oranında fakirleşmemiz..
- Benzine 18 kuruş, mazota 216 kuruş zam yapılması..
- Benzinin 6 lira 19 kuruşla rekor kırması.. Mazotun 5 lira 67 kuruş olması..
- Cari açığın 55 milyar doları bulması; bu yüzden faizin de dövizin de kontrol altına alınamaması..
- Mart ayında 4.8 milyon dolar gibi açık vermemiz.. Yani iki yakamızın bir araya gelmemesi..
- Hazine ihalelerinde birleşik faizin iki yıllıkta yüzde 16.61’e yükselmesi..
- Enflasyonun yıllar sonra rekor kırması..
- Ramazan öncesi gıda fiyatlarının alıp başını gitmesi..
- Dana kuşbaşı etin kilosunun 58 lira, kıymanın 52 lira olması.. İnsanların et yüzü görememesi..
- Nohudun kilosunun 13.50 liraya, kuru fasulyenin 11 liraya, yeşil mercimeğin 11.75 liraya çıkması..
- Etin yanına yanaşamayanların bakliyata bile el sürememesi..
Türkiye’nin gündemi değil mi?
Türkiye’nin gerçeği değil mi?
Vatandaşın canı yanıyor.. Vatandaşın cüzdanı boşalıyor.. Vatandaş yoksullaşıyor..
Muhalefet bunları dile getiriyor..
Getirmesin mi?
İstiyorlar ki; bu meseleler konuşulmasın..
İstiyorlar ki; ekonomiye girilmesin..
İstiyorlar ki; iktidarın hoşuna gitmeyen meseleler ele alınmasın..
İstiyorlar ki; sabah akşam 15 Temmuz destanı anlatılsın..
251 şehidimizi rahmetle anıyoruz.. Anmaya da devam edeceğiz.. Bu ayrı mesele.. FETÖ’nün devletten kazınması başarıyla sürüyor.. Daha dün Deniz Kuvvetleri’nde operasyon yapıldı.. 4’ü albay, 2’si yarbay, 9’u binbaşı, 13’ü yüzbaşı 34 kişi gözaltına alındı..
FETÖ artık yargının işi..
Muhalefeti suçlayanlara küçük bir sorum var..
İktidar konutta satışında KDV’yi neden altı aylığına yüzde 18’den yüzde 8’e indirdi..
Yüzde 1.25/1.35 aralığında olan konut faizlerini baskıyla yüzde 0.99’a çektirdi (beş banka indirdi)..
Demek ki inşaat alanında büyük sorun var..
Var; 2 milyon konut stoku var..
Sektör alarm veriyor; muhalefet bunu da mı dile getirmesin..
15 Temmuz’la yatıp, 15 Temmuz’la mı kalkalım..
Abdulkadir SELVİ
aselvi@hurriyet.com.tr Hürriyet Gazetesi / 26 Haziran 201
Bakanlık kulisleri ve yeni kabinenin yapısı:
SEÇİMLERDEN sonra iki kritik mesaj geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin partimize sandıkta verdiği mesajı aldık” dedi.
Muharrem İnce, “Bana yürü derlerse yürümeye hazırız” diye konuştu.
Liderler bir yandan seçim sonuçlarını analiz ediyor, diğer yandan da siyasetten, sandıktan çıkan sonuçların gereğini yerine getirmesi bekleniyor.
Cumhurbaşkanı adayı gösterildiğinde Kılıçdaroğlu’nun karşısına aday olmayacağını açıklayan Muharrem İnce, “41 yıl sonra yüzde 30 barajını aşan Muharrem İnce siyasetten silinir mi?” dedi. Muharrem İnce şimdi Kılıçdaroğlu’ndan yüzde 31’in gereğinin yerine getirilmesini bekleyecek. Seçim sandığından CHP’de değişim çıktı.
Muharrem İnce, seçim gecesi basın toplantısı yapmayarak, muhalefetin liderliği fırsatını kaçırdı ama gecikmeli basın toplantısında ayakları yere basan değerlendirmeler yaptı. Siyasette 6 kez gidip 7 kez gelerek imkânsız görünen bir başarıya imza atan Süleyman Demirel, seçim kaybettiği gece yeni bir mücadelenin fitilini ateşlerdi. İnce, yine de iyiydi. İnsan zekâsıyla alay eden formüllere prim vermeden, “Seçim sonuçlarını kabul ediyorum. Galip gelmiştir yapılacak bir şey yoktur” deme yürekliliğini gösterdi. Değerlendirmeleriyle uzun soluklu bir siyasetçi portresi çizdi.
BAKANLAR İSTİFA EDECEK Mİ?
24 Haziran seçimlerinde temsil oranı çok yüksek bir Meclis oluştu. 1991 seçimlerinde benzer bir tablo yaşanmıştı. Bu arada hem Meclis hem hükümetle ilgili takvim belirlenmeye başladı. YSK Başkanı Sadi Güven, kesin sonuçların 5 Temmuz’da açıklanacağını ilan etti. 8 Temmuz’da ise milletvekilleri yemin edecek. Ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan yemin edecek. Erdoğan seçim gecesi yaptığı balkon konuşmasında yeni dönemin yol haritasını da verdi. Erdoğan, yemin töreninden sonra yeni hükümetin kuruluşunu gerçekleştirecek. Yeni sistemde Meclis’te güvenoyu aranmayacağı için, Erdoğan ilan ettiği gün Cumhurbaşkanlığı Hükümeti işbaşı yapacak. Yeni kabinede gözler ekonomi yönetiminin üzerinde olacak. Bu arada milletvekili seçilen bazı bakanların istifa ettirilerek kabinede yer alması düşünülüyordu. Başbakan Binali Yıldırım, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Enerji Bakanı Berat Albayrak, Adalet BakanıAbdulhamit Gül ile Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın ismi geçiyordu. Ancak AK Parti’nin Meclis’te çoğunluk sağlayamaması nedeniyle nasıl hareket edileceği kestirilemiyor. Peki kabine kimlerden oluşacak? Milletvekili olmak için istifa etmeyen bakanların kabinede yer alması bekleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şaşırtıcı bir kabine kuracağı söyleniyor. Bazı bakanların ilk kez kamuoyunun önüne çıkacağı söyleniyor. O nedenle sürprizleri olan ama siyasi değil, daha çok teknokrat yönü ağır basan bir kabine olması bekleniyor. Bazı önemli bürokratların ve işadamlarının ismi konuşuluyor. Ama siz siz olun bakan-toto oynamayın. Çünkü Erdoğan’ın bu kez çok şaşırtıcı bir kabine yapması bekleniyor.
BAHÇELİ’NİN TAVRI BELİRLEYİCİ OLACAK
Seçimlerden sonra bir başka sınav da Meclis Başkanlığı seçiminde verilecek. Bir anlamda ‘cumhur ittifakı’ test edilecek. Teamül birinci çıkan partiden Meclis başkanı seçilmesi yönünde. Meclis Başkanlığı için Başbakan Binali Yıldırım’ın ismi konuşuluyordu. Ancak seçimden çıkan tablo nedeniyle gözler MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’de olacak. Çünkü milletvekili dağılımı MHP’yi kilit konumuna getirdi. O nedenle her adımda Bahçeli’nin onayını önemli kılıyor.
Erdoğan hem yeni kabineyi hazırlıyor, hem de seçimlerde oy kaybeden partisi üzerinde çalışıyor. Kamuoyu araştırma kuruluşlarına seçimlerdeki düşüşün röntgenini çeken çalışma yaptıracak. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece röntgen sonuçlarıyla yetinmeyip, AK Parti’yi tam teşekküllü bir check-up’a sokacak gibi gözüküyor.
25 Haziran Türkiye’si
Aslı Aydıntaşbaş/Cumhuriyet: 21 Haziran 2018 Perşembe
25 Haziran sabahı nasıl bir Türkiye’ye uyanacağız?
“Yahu asıl bize 24 Haziran’daki seçim tahminini söyle!” dediğinizi duyar gibiyim. 24 Haziran akşamı, ne olacaksa olacak. Ben de çoğu yorumcu gibi seçimin ikinci tura kalacağını, ikinci turda yarışın Tayyip Erdoğan ve Muharrem İnce arasında geçeceğini, HDP’nin de barajı aşacağını düşünüyorum. Tahminlerim bu yönde.
Ama burası Türkiye. Ne olduğunu hep birlikte göreceğiz. Bakalım muhalefet ne yapacak? Temel Karamollaoğlu’nun ‘dip dalga’ dediği olgu, Meclis’i almak için yetecek mi? Seçmen, AKP’deki ‘metal yorgunluğunun’ faturasını Erdoğan’a kesecek mi?
Tabii sonuç ne olursa olsun, 25 Haziran’da değişmeyecek durumlar var.
Öncelikle önümüzde, ağır bir ekonomik tablo olacak. Türkiye’nin, özel sektör ve devlet olarak 450 milyar dolar borcu var. Ancak artık yatırım çekemiyor. Ekonomide güven sarsıldı. Devlet, bol keseden yaptığı harcamaları kısmak zorunda kalacak. Bugün akut biçimde hissedilmeyen kriz, vatandaşın cebini daha da yakıyor olacak. Kim seçilirse seçilsin, karşımızda ağır bir enkaz bulacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu haftaki faiz açıklamalarından anlıyoruz ki, ekonomi yönetimindeki faiz-enflasyon tartışması Erdoğan açısından kapanmış değil. Erdoğan yeniden seçilirse, ‘düşük büyüme’ ve mali disiplin modeline geçmek ve Meclis’le uzlaşmak zorunda. Ancak Cumhurbaşkanı’nı tanıyoruz. Bunlar, sancılı süreçler olacak.
Muharrem İnce ise seçilmek için piyasalara güven verecek bir ekonomi kurmay ekibini bir an önce açıklamak durumunda. İkinci turun sonucunu bekleme lüksü yok. Piyasaların tanıdığı, güven veren ve ekonomi yönetiminden anlayan bir başkan yardımcısı ya da ekonomi kurmayı bulmak zorunda. Yarış, 8 Temmuz’a kaldığı takdirde, İnce açısından en önemli hamle bu olacak.
Her durumda önümüzdeki aylarda enflasyon ve döviz hareketlerini kaygıyla izleyen bir ülke olacağız. Kim kazanırsa kazansın, Türkiye’nin işi zor olacak. Kısa süreli bir ‘iyimserlik’ rüzgârı, her seçimden sonra eser. Ancak sonrasında aynı dertlerle cebelleşmek durumundayız.
İktidar partisi, MHP’yle olan ittifakını sürdürecek. Sürdürecek çünkü, açık konuşalım, AKP’nin bu sıkışık ortamda ‘MHP’den kurtulma’ gibi bir lüksü yok. Meclis aritmetiği ortada. Muhalefet Meclis çoğunluğunu ele geçirse dahi, AKP’nin manevra yapması zor. 25 Haziran itibarıyla Meclis’te bıçak sırtı bir denge olacak. AKP’nin MHP’den gelecek o kısıtlı desteğe ihtiyacı var. Tabii MHP meselesi, parti içinde rahatsızlık kaynağı. AKP’nin demokrasi iddiasından vazgeçerek devletçi, statükocu, hatta ‘Türk milliyetçisi’ bir söylem tutturmasını içinde sindiremeyen AKP’liler var. Onlara bir bardak su içmek düşecek. AKP’nin bu noktadan sonra manevra yapıp MHP’den sıyrılması kolay değil.
Bu ayrılık, ancak AKP’nin Meclis’te ağır bir yenilgi alması sonucunda olur.
OHAL kalkacak. Seçimi kim kazanırsa kazansın, Türkiye son iki yılda olduğu kadar sıkı bir istibdat rejimi olarak devam edemez. Normalleşmeden Türkiye’yi yönetmek, artık mümkün değil. Türkiye’yi yönetenler halkın nefes alması için bir alan açmak zorunda kalacak. Neden? Çünkü demokrasi isteyen kesim, çok büyük. Fazlaca büyük. Üç kişi, beş kişi değil, toplumun yarısı. Özgül ağırlığı var. TÜSİAD’ından Baro’suna kadar örgütlü ve ısrarlı bir demokrasi talebi var. Hiçbir iktidar buna kulak tıkayamaz.
Muharrem İnce, şimdiden ‘tamirat’ sürecinden söz ediyor. Muhalefet 24 Haziran gecesi Meclis’i kazanırsa, normalleşme adımları hızlanır. Bu noktada Millet İttifakı’nın içinde yer alan partilerin halka verdiği sözden geri durması mümkün değil. Asgari müşterekte adımlar atılacaktır.
Diyelim ki tam tersi oldu, AKP+MHP Meclis’i kazandı. O durumda da normalleşme olmak zorunda. İstemeye istemeye de olsa, gıdım gıdım da olsa, yasakları kaldıracaklar. Neden mi? Onlar da bu sözü verdi. Ayrıca yüzde 50’yle didişmek, memleketi ‘sündürmek’ demek. Bankaların çökmesi, inşaat şirketlerinin batması, Türkiye’nin daha da ayıplı bir rejim olması demek. Daha fazlasını göze alamazlar. OHAL’in kalkması konusunda toplumsal konsensüs var. Üç vakte kadar OHAL kalkacak.
HDP tabanı kime oy verecek... /Türker ERTÜRK, ODATV
Muharrem İnce; dış dinamiklerin bir operasyonu olarak değil, gelişmelerin sonucu olarak istenmeden ortaya çıktı.
“Birinci Ekmeleddin Vakasının”arkasında dış dinamikler vardı! Amaçları; Cumhurbaşkanlığı için Erdoğan’a karşı halkın teveccühünü kazanabilecek bir seçenek yaratılmamasıy dı. Batı, başlangıçta desteklediği ve iktidara getirdiği Erdoğan ile artık çalışmak istemiyordu. Onu “güvenilmez, işbirliği yapılamaz, ne zaman, nerede, ne yapacağı kestirilemez birisi” olarak değerlendiriyordu. Batı’nın aslında AKP ile sorunu yoktu! Sorun Erdoğan’ dı! Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlığı makamına taşıyarak, onu pasifleştirebileceklerini sandılar. İşte bu nedenle Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adı, bir yerlerden Kemal Kılıçdaroğlu’nun kulağına üflendi.
Sonrasını biliyorsunuz! CHP tabanı bile isyan etti, tıpış tıpış sandığa gitmedi, gidenlerin de bir bölümü geçersiz oy verdi. Sonuç olarak; dış dinamiklerin planladığı operasyon başarıya ulaştı ve Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu.
ALLAH’IN LÜTFU!
Operasyon başarılı olmuştu olmasına ama Erdoğan’ın pasifleştirilmesi hedefine ulaşılamamıştı. Çünkü Erdoğan, ilk günden itibaren Anayasa’nın Cumhurbaşkanıiçin çizdiği sınırların dışına çıktı. Böyle yapacağını söyledi de üstelik! Parlamenter sistemin az yetkili ve törensel bir Cumhurbaşkanı gibi değil, Başkanlık sisteminin bir Cumhurbaşkanı gibi davrandı. Altını oyan Başbakan Davutoğlu’nu bir kalemde silip attı! 15 Temmuz Darbe Girişimini kendi ifadesiyle “Allah’ın lütfu” olarak kabul etti, fırsatı değerlendirdi ve sonucu şaibeli de olsa, 16 Nisan Referandumunda gayri anayasal ve gayri hukuki fiili durumu meşrulaştırma şansını yakaladı.
16 Nisan 2016’da yapılan referandumda onaylanan anayasa değişikliği, 2019’da yapılacak Cumhurbaşkan lığı ve Milletvekilliği seçimlerinden sonra yürürlüğe girecekti. Ama 2019’a kadar beklenemezdi! Çünkü; ekonomi tam anlamıyla iflas etmişti ve Türk Lirası’nın yabacı paralara karşı değerinin düşüşü engellenemiyordu. Esasında bu iflas; iktidarın sürdürdüğü yanlış ekonomik ve mali politikaların, yaygın olarak yapılan soygunun, yolsuzluğun ve savurganlığın sonucu idi! Ve sonunda deniz de bitmişti. İşte bu nedenle seçimler erkene alındı. Ekonomik enkazın ve tükenmişliğin etkileri halka tam olarak yansımadan, malı götürmek istiyorlardı!
İKİNCİ EKMELEDDİN VAKASI
Batı için artık Erdoğan seçeneği yoktu! Ama Türkiye çok önemliydi ve kaybedilemezdi. Ayrıca; Batı’nın Türkiye’de çok fazla miktarda yatırımı ve bankaları tarafından verilmiş kredileri vardı. Yunanistan battığında Alman bankalarının nasıl krize girdiğini hala hatırlıyoruz. Avrupa bankalarının Türkiye’de 222 milyar dolar büyüklükte bir kredisi olduğunu düşünürseniz, tehlikenin ne anlama geldiği sanırım anlaşılır.
Bu seçim öncesinde de dış dinamikler “İkinci Ekmeleddin Operasyonunu”sahneye koydular. Çünkü; Türkiye’nin iç dinamikleri bir kısır döngü içinde hareket ediyor ve Erdoğan’a karşı bir seçenek üretemiyordu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kulağına bu sefer de Abdullah Gül’ün adını üflediler. Meral Akşener karşı çıkmasa ve diretmeseydi, Abdullah Gül bugün Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanıadayı olacaktı.
HAVA İNDİRME HAREKÂTI
Kılıçdaroğlu’nun Abdullah Gül’ü CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak göstereceğini Aralık 2017 ve Ocak 2018 aylarında, KRT’de katıldığım televizyon programlarında ayrıntıları ile anlatmıştım. Videoları Youtube’da hala var, izleyebilmek mümkün! O zaman itiraz edenlere, hatta “Kemal Bey asla ikinci Ekmeleddin vakası yaratamaz, CHP Örgütü izin vermez” diyenlere sadece gülümsemiştim.
Esasında Kılıçdaroğlu, Meral Akşener’in diretmesi karşısında da Abdullah Gül’ün CHP ve Saadet Partisi ittifakının adayı olmasına razıydı. Ama bunu da Abdullah Gül kabul etmiyor, “Tüm muhalefetin çatı adayı olursam, olur” diyordu. Çünkü Gül, Akşener çekilmediği takdirde; kendi isminin CHP tabanında tepkiye neden olacağını ve Akşener’in ikinci tur şansını arttıracağını gördü. Ayrıca;Saray’dan Gül’e yönelik yapılan bol ama içi boş yıldızlı hava indirme harekâtının da Gül’ün adaylıktan vazgeçmesinde etkili olduğu söylenebilir.
DELİĞE SÜPÜRMEYİN
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Londra’ya yaptığı ziyaretten de bahsetmek,büyük resmi görmek açısından çok önemli. Londra sıradan bir yer değil. Londra, 19. Yüzyıldan beri Kürt siyasetinin merkezi. Bu siyaset; önce Osmanlı’yı bölüp parçalamak, daha sonra Türkiye’yi kontrol altında tutmak için kullanıldı. Londra, Kıbrıs siyasetinin de merkezi ve bununla beraber en az 300 yıldan beri İslam’la iç içe yaşamış, Müslüman kitleleri yönetmiş, manipüle etmiş bir odak. Londra, aynı zamanda dünyanın önde gelen finans merkezi.
Buraya gidildi ki; “Bizimle çalışmaya devam edin ve deliğe süpürmeyin” diye. İktidar, her konuda ama her konuda ödün vermeye razıydı! Bize Londra’dan gelen haberlere göre federasyon ve Kıbrıs; ilk teklif edilen ve ülkemizin çıkarları ve güvenliğinin yok sayıldığı tavizlerdi! Ama karşı taraf şüphe ile karşılıyor, inanmıyor ve daha da kötüsü; iktidarın yönetiminde Türkiye’deki gelişmeleri bölge ve dünya barışı için tehdit olarak görüyordu.
SINIFTA KALINDI
Kraliçe ile görüşme bile oğlu Charles’ın torpili ile gerçekleşti. Birleşik Krallık Kraliçesi, cumhurbaşkanları seviyesinde gerçekleşen ziyaretlerde mutlaka yemek verirdi! Eğer ziyaret süresi bir gün veya daha kısa olursa; en azından onuruna çay partisi organize edilirdi. Erdoğan’ın ziyaretinin 3 gün sürmesine rağmen, Kraliçe’nin ağırlama şekli en alt düzeyde, ofis ziyareti gibi oldu. İlişkileri onarmak için yapılan görüşmeler, özellikle Chatham House’da yapılan konuşmalar ve basının önünde verilen sınavlarda adeta intihar edildi ve sınıfta kalındı!
İşte bu resmin içinde CHP’nin adayı, Kılıçdaroğlu tarafından istenmeyerek de olsa, Muharrem İnce olarak ilan edilmek zorunda kalındı. Çünkü; Abdullah Güloperasyonunu yüzüne gözüne bulaştırdı, milletvekillerinden, örgütten ve CHPtabanından çok tepki aldı. Hatta; Gül’den sonra başka seçeneklerin de peşinden koştu. Mecbur kaldığı için, tepkilerden ve İnce’den kurtulmak için “Muharrem İnce” dedi. Milletvekilleri aday listesinin belirlenmesinde de Abdullah Gülkonusunda muhalefet edenlerin ve Muharrem İnce’ye yakın olanların kafasını kopardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tek adamlıkla suçlayan birisi, kendi partisinde tek adamlığın zirvesi oldu!
KÜRT KÖKENLİ VATANDAŞLARIN OYU İNCE’YE
Muharrem İnce’nin halkta karşılık bulacağını kimse bu kadar beklemiyordu. Gerçekten üstün performans gösterdi ve göstermeye de devam ediyor. İnce, CHP tabanının firesiz olarak oyunu alır. Hatta Kılıçdaroğlu nedeniyle bugüne kadar sandığa gitmeyen CHP’lilerinde muhafazakârların da! Yani; ikinci turda (8 Temmuz) Saadet Partisi tabanından ve canından bezmiş, burnundan soluyan AKP tabanından da oy alır Muharrem İnce! Görülen o ki; HDP’ye oy veren Kürt kökenli vatandaşlarımızın ezici bir çoğunluğu şimdiden kararını vermiş; ilk turda Demirtaş, ikinci turda İnce diyor!
Muharrem İnce; dış dinamiklerin bir operasyonu olarak değil, gelişmelerin sonucu olarak istenmeden ortaya çıktı. Çıkışı ile birlikte halkta ciddi biçimde karşılık bulması, umut olması ve yelkenlerini rüzgârla doldurması nedeniyle, Batı’nın da Muharrem İnce’yi desteklemeye başladığı haberlerini Batı’nın başkentlerinden net bir biçimde alıyoruz.
TÜNELİN UCUNDA IŞIK VAR!
Biliyorsunuz, 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in ünlü ve gerçekçi bir sözü var; “Siyasette bir gün çok uzun bir süredir” diye. Yaşadığımız zaman diliminde, iletişim teknolojisi ve sosyal medya imkânlarını da göz önüne aldığımızda bu sözü “Her saat ve her dakika, siyasette çok önemli bir süredir”şeklinde güncelleyebiliriz. Yani şu anda yaptığımız bir değerlendirmenin, akan zaman içerisinde farklı girdilerin ve gelişmelerin olması ile değişebileceğini biliyoruz.
Bu farkındalığımızında olduğunu ifade ederek,1 Haziran 2018 itibarıyla aldığımız bilgi ve yaptığımız bilimsel analiz ve değerlendirmeler sonucunda diyoruz ki; Cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem İnce ikinci turda Recep Tayyip Erdoğan’la yarışır ve ipi önde göğüsler. Ayrıca ilave etmek istiyoruz ki; Türkiye’yi çok acılı ve sancılı bir dönem bekliyor ama tünelin ucunda bir ışık olduğunu söyleyebilirim.
Türker Ertürk/ODATV
8 Haziran 2018
- VİDEOLAR: Adaylar, artık miting alanlarında video gösteriyorlar. Bütün adaylar, miting meydanlarında “Oynat bakalım Uğurcuğum” edasındalar.
*
- FEN BİLİMLERİ: Muharrem İnce “fizik” diyor... Tayyip Erdoğan “geometri” diyor... Fen bilimleri hiçbir seçimde bu kadar mevzu olmamıştı. Sayısalcılar bayram ediyor!
*
- BAY: İsmin önüne “bay” sözcüğünün getirilmesi... Bu da pek tutmuş görünüyor. “Bay Kemal” aşağı, “Bay Muharrem” yukarı... “Bayan Meral” diyen ise pek yok.
*
- KEMAL SUNAL: Rahmetli Kemal Sunal’ın izlemelere doyamadığımız filmleri de bu seçimin leblebi çekirdeği haline gelmiş durumda.
*
- BİLİŞİM: İnşaat, yol, tünel falan bu seçimde epey geride kaldı. Bu seçimde trend: Elon Musk, otomobilin beyni, astronot, robot, endüstri 4.0 falan...
*
- STRATEJİK OY: Ağzını açan şöyle diyor: “Birinci turda şuna oy vereceğim, ikinci turda buna oy vereceğim.” Yine ağzını açan şöyle diyor: “Cumhurbaşkanlığı’nda şuna oy vereceğim, milletvekilliğinde buna oy vereceğim.” Türkiye tarihinde hiçbir seçimde vatandaş bu denli stratejik düşünmemişti.
*
- REYTİNG: İlk kez bu seçimde televizyona çıkan adayların reytingleri, herkesin en önemli ilgi alanı haline geldi. Destekledikleri aday yüksek reyting aldığında seçim sonuçlarından umutlananlar var!
*
- KÜRTLER: İlk kez bu seçimde seçime dair yapılan analizlerde en fazla işitilen cümle şu oldu: “Seçimin kaderini Kürtler belirleyecek.”
*
- ZİYAAA: Münir Özkul, palavracı kardeşi Ziya rolünde oynayan Şener Şen’in attığı palavralar karşısında sesini yükselterek “Ziyaaa” der ya... Yüksekten atanlara “Ziyaaa” demek de bu seçimin öne çıkan bir hususu haline geldi.
*
- APOLET: İlk kez bir seçim döneminde en çok ama en çok telaffuz edilen kelime “apolet” kelimesi oldu.
*
- DİP DALGASI: Yıllar önce Attila İlhan’ın gündeme getirdiği bu kavram, ilk kez bu seçimde bu kadar çok anımsandı.
KAMPANYA YAPMAYI BİLMİYORLAR MAALESEF
- Bir adayın yanı başındaki en önemli akıl hocası kamuoyu araştırması yapan bir isimdir.
- İlk araştırma, kampanya başlamadan önce yapılır. Durum saptanır.
- Ardından kampanya sürecinde her hafta bu araştırmalar tekrarlanır. Gidişat görülür.
- Hangi mesajların olumlu algılandığı, hangi mesajların olumsuz algılandığı ortaya çıkarılır. Neye ağırlık verileceği saptanır.
- “Fazla mı güldürdük acaba? Biraz ciddi mi olsak?” ya da “Fazla mı asık suratlıyız acaba? Biraz gülümsetsek mi?” sorularının cevabı bulunur.
- Hangi toplum kesimlerinde kuvvetli, hangi toplum kesimlerinde zayıf olunduğu belirlenir.
- Ve tüm bunlara göre yol alınır.
*
Bizde böyle kampanya yapan aday yok maalesef.
Bizdeki usul aşağı yukarı şöyle:
“Saldım çayıra / Mevla kayıra”
ALİ KOÇ’U BEKLEYEN
HADİ herkesin bildiğini bir de ben söyleyeyim:
- Fenerbahçe yendikçe Ali Koç’a yönelik sempati katlanarak artacaktır.
- Fenerbahçe yenildikçe Ali Koç’a karşı bir antipati rüzgârı esecektir.
EN UYUZ OLDUĞUM TİP
BİR aday, yaptığı bir konuşmada...
Bir kelimeyi telaffuz edemeyince...
Hemen başlıyor alaylar, dalgalar falan.
Düşene gülmek gibi bir şey bu!
“İnsanlık halidir” diyememe çiğliği.
“Herkesin başına gelebilir” diyememe hamlığı.
Bu tür durumlarda...
Kelimeyi telaffuz edemeyeni gram yadırgamazken...
Telaffuz edemeyenin üzerine çullanana acayip uyuz olurum.
YİNE ÇIKTI ‘BANDINDA’ DİYE KONUŞANLAR
GÜYA oy sonucu veriyorlar.
Mesela diyorlar ki:
“Tayyip Erdoğan’ın oyu yüzde 45 / yüzde 55 bandında.”
Mesela diyorlar ki:
“İnce’nin oyu yüzde 28 / yüzde 38 bandında.”
Size bir şey söyleyeyim mi?
Bu tür “10 puanlık bant” üzerinden konuşan bu tipleri yakından inceleyin.
Bunların her birinin...
Akmaz, kokmaz, bulaşmaz, risk almaz, her duruma hazırlıklı, kolpacı, eyyamcı tipler olduklarını göreceksiniz!
İŞİTTİĞİMDE KULAK KABARTMADIKLARIM
- “Bu hükümet benim telefonlarımı dinliyor” türü hiçbir dayanağı olmayan ve artık modası da geçmiş olan üfürmeler.
- “S-400’ler Saray’ı korumak için alınıyor” türü ancak mizahın alanı içine girebilecek türde sözler.
- “Köprüyü komünistler satıyordu, Özal sattırmadı” türü tarihi gerçeği ters düz eden sözler.
BENİM İÇİN
- Benim için Abdurrahim Karakoç... “Lambada titreyen alev üşüyor” gibi muhteşem dizeye sahip “MİHRİBAN” şiirinin şairidir.
- Benim için Cahit Zarifoğlu... Avrupa’yı otostopla dolaşmış Türkiye’nin ilk İslamcı şairidir.
AHLAT AĞACI FİLMİNE GİDECEKLERE UYARILAR
- Eğer aksiyonu bol bir filmi bile sardırarak izleyenlerdenseniz.
- Eğer gündelik hayatta “felsefe yapma” cümlesini çok kullanıyorsanız.
- Eğer üç buçuk saat bir koltukta mıhlanıp kalamayanlardansınız.
- Eğer en çok kullandığınız cümle “ya ben şimdi daralırım” ise...
Nuri Bilge Ceylan’ın Ahlat Ağacı filminden uzak durun.
Çünkü bu film, hiç size göre değil.
Seçimin sürprizi Meral Akşener mi?
Eklenme Tarihi: 10.05.2018, Mehmet Tezkan/ Milliyet Gazetesi mtezkan@milliyet.com.tr
Her seçim sürprizlere gebedir.. Her seçim yeni ufuklara yelken açtırır.
Gezici Araştırma Şirketi’nin anketine göre, İYİ Parti lideri Meral Akşener’in oy oranı yüzde 25-27 bandındaymış..
Yani en düşük yüzde 25..
En fazla yüzde 27..
***
Arkadaşlar dün gün boyu sordu; olabilir mi?
Neden olmasın dedim..
Her seçimin sürprizi vardır.. 1999 yılında DSP’nin yüzde 22 oy alacağını, Ecevit’in başbakan olacağını, MHP’nin yüzde 18 oyla koalisyon ortağı olacağını kim tahmin edebilirdi?
***
Veya..
2002 yılında bütün partilerin baraj altında kalacağını.. Meclis dışındaki iki partinin (AKP/CHP) oyları toplayacağını.. AKP’nin yüzde 34.5 oyla 365 milletvekili çıkaracağını söyleseler inanır mıydınız?
***
2015’in 7 Haziran seçimlerine gelelim.. HDP’nin yüzde 13 oyla 80 milletvekiline sahip olacağı öngörülmüş müydü?
Hayır..
İşaretler var mıydı?
Evet..
İYİ Parti de bu seçimin sürprizi olabilir.. Anket sonucu bana şaşırtıcı gelmedi.. Çünkü bu yönde işaretler var..
***
Hal buysa ikinci soru şu..
Gezici firmasının araştırması doğru çıkarsa ne olur?
BİR: Muhalefet partileri Meclis’te çoğunluğu sağlar.. Yasama organına hakim olur..
İKİ: Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalır..
ÜÇ: Meral Akşener’le Tayyip Erdoğan ikinci turda yarışa girer..
Yeni rejimin ilk işaretleri
Diyorlar ki, yeni rejimde yasama daha güçlü olacak..
Diyorlar ki, yeni rejimde yasama yürütmeye tabi olmayacak..
Ben de soruyorum; şu andaki durum yeni rejimin (onlar sistem diyor) fiili uygulaması değil mi?
Evet de demiyorlar, hayır da..
***
Yeni rejimde yasama daha güçlü olacak diyorlar ya..
Ama!..
Yasama şimdiden devre dışı..
Referandum yaptık, Anayasa değişti..
Değiştirilen Anayasa’ya göre yeni rejime uygun yasaları altı ay içinde çıkarmaları gerekirdi..
Çünkü..
Başbakanlık kalkıyor.. Yürütme tek elde toplanıyor.. Bakanların rolü değişiyor.. Üst düzey bürokratları görevden alma veya atama yetkisi Cumhurbaşkanı’na (başkana) veriliyor.. Devlet baştan aşağıya yeniden yapılanıyor..
***
Anayasa’yı değiştirenler gereğini yaptı mı?
Hayır..
Eee, ne olacak?
Şu oluyor!..
Meclis (AKP/MHP çoğunluğu) hükümete yetki veriyor.. Hükümet de KHK’yla onlarca, belki de yüzlerce yasada değişiklik yapacak..
Yeni rejimin KHK’yla yasalarını hazırlayacak..
Meclis’te konuşulmadan, tartışılmadan..
Toplumun haberi olmadan..
Bir gecede KHK’yla..
***
Yeni rejimin ilk sinyalleri demem bundan..
Sıkışan lider ‘dış düşman’ yaratıyor
Örnek mi?
ABD Başkanı Trump.. İran’la yaptıkları nükleer anlaşmadan çekildiklerini açıkladı..
Dünya gerildi..
Avrupa’daki taraftarları bile ABD’nin kararına uymayacağını açıkladı..
Çünkü Trump’ın hamlesi felaketin habercisi..
***
Peki, Trump bunu neden yaptı?
Çünkü içeride sıkıştı.. İçerideki problemlerle baş edemiyor.. Oy oranı hızla eridi..
Çareyi dış düşman yaratmakta buldu..
İran’ı hedef seçti..
Amacı belli; içerideki destekçilerini konsolide etmek..
Merak edenler için; Seçim tahmini vereyim.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalıyor yani 8 Temmuza kalıyor, İkinci Turda T.Erdoğan: %53, M.İnce: %47 gibi bir oy alıyor. Milletvekilide Muhalefet çoğunluğu sağlıyor. Şimdilik durum bu. ODEK Haber.
Emre Kongar/Cumhuriyet Gazetesi;
ekongar@cumhuriyet.com.tr/20 Nisan 2018 Cuma